Önce hiçbir şey yoktu. Kaldığım yer hep olduğum ve içinde
bulunduğum, tam olarak durduğum yerdi ve burada olmayı ben seçmemiştim. Toplum
benim dışımda hareketleniyordu Durkheim’ın vardı bundan haberi. Zaman akıp
gitmiyordu, benimle birlikteydi hatta o kadar ki birlikte olmaktan bir olmak
durumuna geçmiştik. Hiçbir yere geç kalacağımdan ya da bir şeylere
yetişememekten korkmadığım kadar korkmuyordum olmam gereken yerde olmamaktan.
Gerçeklik de benim için bir anlam ifade etmiyordu dolayısıyla varlığı ya da
yokluğu üzerine kafa yormuyordum. Kafa, yorulması gereken değil dinlendirilmesi
gereken bir şeydi benim için. Kimseye
anlatamayacağım kadar kir pas tutuyordum içimde, dünyanın geri dönüşüm kutusu
gibi hissediyordum kendimi. Hayır, böyle dersem bir işe yaradığımı düşünmüşüm
gibi olur oysa ben sadece boşlukla birlikte salınıyordum. Karamsar biri
olduğumu ya da bu dünyadan sırf bu ruh halim için nefret ettiğimi söyleyemem.
Tam aksine varlığına anlam bulmuş çoğu kişiden fazla seviyordum yaşamın içinde
olmayı fakat bununla birlikte ölmek fikri de öyle korkutucu bir düşünce değildi
benim için. Yaşamak da ölmek de birdi, ikisinin de içinde olmaya hazırdım.
Bunun tek nedeni ikisini de içimde taşıyor olmam. Yaşayan ölü olmaktan çok ayrı
bir şekilde ölmek ve yaşamak fiillerini aynı anda barındırabiliyordum ve bu
öyle çok da garip bir durum değildi benim için.
Kendimle ilgili bu kadar fikrim olması canımı sıktı. Canımın
sıkkın olması ya da mutlu olmak için bir gerekçeye ihtiyacım olduğundan değil
de…
Pardon çakmağınız var mı?
Var. Sigara içmiyorum ama çakmağım var. Sigara içip çakmak
taşımayan herkes için her gün ceplerimde çakmak ile dolaşıyorum aranızda.
Kendimi çözmeye ve kendimi aranızda bir yere koymaya çalışırken bari bunu
yapayım dedim sizler için. Siz değerli dünya yolcuları için. Çakmağımı geri
veriniz lütfen 1 saat sonra başka birinin ihtiyacı olacak. Günlük görevimi
böyle tamamlıyorum. Topluma ve vatana faydalı bir birey oluyorum sayın
çakmaklardan sorumlu devlet bakanım. Bakın, kendimi taşıyacak halim yok ama
çakmak taşıyorum yine de yurttaşlık ödevlerimi yerine getirmek için. Bir
milletin refahı böyle sağlanır. Görev bilinci. Bilinci. Bi lin ci.
Bir kelimeyi çok tekrar edince anlamı kayboluyor diye
ağzımda döndürüp duruyorum toplum meselelerini. Hepinizi böyle böyle
sindireceğim içimde. Sıra lisedeki İngilizce öğretmenime geldiğinde onu bir
kenara tükürmeyi planlıyorum. Karşılaştığım bütün kısa boylu ve şişman
kadınları da onun üzerine. Özür dilerim, sizden nefret etmemin tek sebebi insan
sevmeyi bilmeyen ve farklı olana tahammülü olmayan bu leş mideli kurbağa beyinli kadındır. Bana
değil ona bakın gözlerinizi devirerek sonra lütfen biraz da şu tarafını sevin
saçlarımın. Sevildikçe güzelleşir tüm saçlar ve ben daha demincek dünyanın en
güzel saçlarını elimden koparıp kendi hayatına terk ettim. Terk etmek,
aldatmak, bırakıp kaçmak, mahvetmek ne kadar bana ait eylemler bilmiyorsunuz.
Biraz daha erken gelseydim dünyaya bütün bunların yaratıcısı olarak benim
ismimi zikrediyor olurdunuz. Çektiğiniz her acıda yığılarak artardı günahlarım
ve bir nebze olsun gocunmazdım yaptığımdan. Kötülük ne çok yakışır bana. Buna
rağmen masumluğumdan, iyiliğimden dem vuranların sayısını da bilseniz
şaşardınız. Kötülüğün en koyu hali iyiliğe yanaşıyor bir biçimde.
Rakı masasında
ağlayan adamları ve yastıkları ıslak kadınları düşünüyorum cinsiyet
kavramlarının tümünün dışında olarak. Hepsinin acısını üstüme almak istiyorum.
Olmasaydım, olmazlardı. Göz yaşı ve yaş arasındaki bağlara bakalım. Görmeye
yarayan iki yuvarlak topun arkasında birikip dışına çıkan tuzlu su ile kaç
yıldır bu dünyada olduğumuzu hesaplamaya yarayan sayıların birbiriyle ne
ilişkisine. Yaşamak,
yaş almak, yaş akıtmak.
Birbiriyle bir bağı olduğuna inanıyorum sesteş kelimelerin,
hatta bütün seslerin. Yaş akıtırken içimizde biriken yaşlardan mı sunuyoruz
mesela gözlerimizin önüne? Ya da yaş almak daha çok yaş biriktirmek demek
olabilir mi göz kapaklarımızın altında? Yaşlanıyorum derken ikisini birden
söylüyorum ben mesela. İçime attıklarım çoğalıyor doğduğumdan beri geçen süreyi
yıl ile ölçen zaman birimi arttıkça.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder