4 Eylül 2018 Salı

Bir Kahraman Olarak İsa



“Karanlıkta yaşayan halk,
Büyük bir ışık gördü
Ölümün gölgelediği diyarda
Yaşayanlara ışık doğdu.”[1]

 Mit kavramı sözcük anlamında, söylem, hikaye, anlatı gibi çevirilere karşılık gelirken Platon ile birlikte bunların öğretici bir yana da sahip olması gerektiği eleştirisi başlar. Yani, hikaye nitelikleri taşıyan bir anlatının aynı zamanda gençlere öğretici bilgiler de sağlaması. Bu anlamda Platon hristiyanlığın  yayılışını görseydi bununla mutlu olurdu diyebilir miyiz? Hristiyanlık öğretileri ile mitleri bu noktada birbirinden ayırabilsek de ortak birçok özellikleri bulunduğunu görebiliriz. Nedir? İki anlatı biçimi de belirli bir toplumun –genelde yaratılış ile başlayan- geçmiş ya da gelecek tarihiyle ilgili fikir verir ve bunu yaparken olağanüstü öğelerden de oldukça fazla yararlanır.

Mitoslar ve dini öyküler hakikatle ilişkisinden çok inanmak meselesi ile ilgilidir. Yani öykünün gerçekliğiyle ilgilenmek değil de o öykünün ya da anlatının senin gerçeğini oluşturması. Çünkü bütün bu metinlerde hayal ve gerçek olanın iç içe geçmesi ve artık üzerinden geçen zaman ile birlikte birbirinden ayırt edilemeyecek duruma gelmesi söz konusudur.

Mitoslar ve dini metinler arasındaki bir diğer bağ da kahraman kavramıdır. Her iki anlatıda da insanlığa örnek olan olağanüstü güçleri bulunan, kimi zaman yarı tanrı ya da tanrı da kabul edilen bir baş kahraman vardır. Bu kahramanlar artık tek tipleşmiş, başlarından neredeyse aynı olaylar geçen kişilerdir çoğunlukla. Mucizevi olaylarla dünyaya gelir, yaşamları boyu türlü zorluklarla karşılaşır fakat bunların üstesinden gelmeyi başararak “kahraman” olmayı başarırlar.

Genelde mitlerdeki kahramanların özelliklerinden doğan bu tipleşiş kişilikler dini anlatılardaki yüce kişiliklerle de tutarlıdır. Rank-Raglan mitotipi tam da kahraman –ların tipleşmiş özelliklerini sıraladığı için bu başlık altında Matta’da anlatıldığı kadarıyla İsa’yı inceleyebiliriz. İsa, bakire Meryem’in Kutsal Ruh’tan dünyaya getirdiği ve doğumuyla mucizeler getiren bir bebektir. Bu yönüyle klasik mit kahramanlarına uyar. Onun doğuşu, annesinin nişanlısının rüyalarına girer, yıldızbilimciler gökyüzünde onun yıldızını görüp tapınmaya gelirler ve daha anlatının başında kahramanın mucizelerine, İsa’ya tanık oluruz. Bununla da bitmez daha bebekken Kral Hirodes’ten kaçırılmak zorunda kalıp Yahya ve Meryem ile Mısır’a gider ve kral ölene kadar burada kalır. Genelde mitik karakterlerin çocuklarından bahsedilmese de İsa’nın en azından çocukluğunun Mısır’da, Meryem ve Yusuf ile geçtiğini biliyoruz.

Daha sonra mucizevi olaylar devam ediyor ve Yusuf İsa’yı rüyasında gördüğü melek sayesinde önce Mısır’a götürmesi gerektiğini düşünüyor ama daha sonra orası hala tehlikeli olduğu için Nasıra’ya götürmesi gerektiğini anlıyor ve oraya götürüyor. İsa’nın Yahya peygamber tarafından vaftiz edilmesinin ardından tanrının ona “Sevgili oğlum budur, O’ndan hoşnudum.” Diye seslenmesiyle birlikte İsa’nın yalnızca olağanüstü bir insan değil tanrının oğlu olduğunu yani tanrı soyundan geldiğini öğreniyoruz.

İsa vaftiz edilerek kutsandıktan sonra çöle gidip 40 gece oruç tutması ve şeytan tarafından sınanması, mitlerdeki kahramanların bir canavar ya d kralı yenmense denk düşen kısım olarak ele alınabilir çünkü İsa bu sınanmadan galip çıkıp halkına müjdeyi vermeye başlayacaktır. Bir bakıma bundan sonrası için “Yahudi kralı” olarak anılmasıyla birlikte, kahramanın hükümranlığı kısmına geçmiş oluyoruz. Bu hükümranlık Romulus’ta olduğu gibi bir krallık değil fakat yine de bir önderlik söz konusu. Bir halka krallık etmek değil de onlara önderlik etmek. Tıpkı Musa da olduğu gibi bir çobanlık söz konudur ve “İsa iyi bir çobandır.”

İsa’nın çobanlığı evrenseldir. Ondan önce yalnızca İsrail’de olanlara sürüden olmak hakkı verilirken İsa tüm dünyayı hristiyanlığa yani sürüsüne çağırmıştır. İsa’dan sonra bu görev çocuklarına değil fakat rahiplere kalmıştır. “Pastör” denen rahipler İsa geri dönene kadar bu sürüyü gütmekle yükümlülerdir ve İsa döndüğünde bunun karşılığını alacaktırlar.
Her kahraman gibi İsa da “hükümranlığı” boyunca zorluklarla karşılaşmış ve mucizeler gerçekleştirerek hepsinin üstesinden gelmiştir. Bu mucizelere örnek olarak bir körün gözlerini açmasını, fırtınayı durdurmasını, cüzamlıları iyileştirmesini gösterebiliriz. Bütün bunlar ile kendini kanıtlamış ve etrafında kendisine inanan bir topluluk oluşturmaya başlamıştır. Öğrencilerine verdiği öğütlerden, derslerde bahsettiği günahlar ve bunların sonuçlarından, gelecekte olacak sıkıntılardan, tanrının müjdelerinden bahsedilen kısımda ise öğretici bir metin oluşmuş ve mitlere yapılan felsefik eleştirilerin bu noktasından muaf hale gelmiştir. İnsanlara öldürmemeyi, tanrıya layık olmayı, yalan söylemeyi v.b öğütler tanrının elçisi sıfatıyla ve Yahudi öğretisince bir ahlak anlayışı oluşmasına, bu ahlak anlayışına göre bir iyi insan tanımlamasının oluşumuna sebep olur. Verdiği öğütlerden biri olarak vergi verme sorunsalı ise dinin insanlar için ekonomi-politik yönden de bir çerçeveye sokmak istemesiyle alakalıdır diyebiliriz.

İsa’nın ahlaki buyrukları yahudiler için bir yasa hükmünde olduğu için bu mesele kahramanlıktaki yasa yapıcılık ile bağdaştırılabilir.

Yahuda’nın İsa’ya ihaneti[2] ile birlikte gelişen süreçte mitotiplerden farklı olarak İsa sürgün edilmemiş, tutuklanmasıyla ölümü arasında neredeyse hiç zaman farkı bırakılmamıştır. O, tutuklandıktan sonra halkı tarafından çarmıha gerilmek istemiştir. Bütün bunları İsa önceden bilip öğrencilerine anlatmış, hatta onların kendisini inkar edişlerinden bile söz etmiştir. Fısıh yemeğinde bütün halkı için feda ettiği bedeni ve kanını temsilen öğrencilerine ekmek ve şarap vermiş, kendisinden sonra da devam edecek dini bir ritüeli başlatmıştır.

İsa tutuklandıktan Golgota tepesinde çarmıha gerildi. Cesedi öğrencilerinden Yusuf tarafından bir mezara gömüldü fakat 3 gün sonra dirileceğini müjdelediği için başında nöbet tutuldu. Anlatıya göre İsa 3. Günde dirilip Celile’ye gitmiş ve görevine devam etmiştir bu sebeple bir mezarı yoktur. Fakat İsa diğer kahramanlardan farklı olarak ölümüyle de önderliğine devam etmiştir çünkü ölümünden sonra tekrar dirileceğini müjdelemiştir. Yani onun ölümü tam bir ölüm değildir o yalnızca bir kefaret ödemiştir insanlığın günahları için. İyi bir çoban olarak o, koyunları için canını vermiştir.
Buraya kadar İsa’nın Rank-Raglan mitotipine uyan özelliklerinden;
1)annesinin soylu bir bakire olması
2)babasının kral değil fakat tanrı olması
3)alışılmadık, mucizevi durumlarda dünyaya gelmesi
4)tanrının oğlu olarak anılması
5)doğumu sonrası aile yakınları tarafından olmasa da kral tarafından canına kast edilmesi
6)uzak bir ülkede büyümesi (fakat öz annesi ile)
7)İsrail’e geri dönmesi
8)”Yahudi kralı” olması, peygamber olması
9)hükümranlığının başlarının olaysız geçmesi (öğrencileriyle yaptığı dersler v.b.)
10)yasalar yapması
11)tebasıyla arasının açılması
12)bir tepe başında öldürülmesi
13)bir mezarının olmaması
14)yerini çocuklarının almaması
bahsettik. Öyleyse en az 14 tane maddenin bu mitotip ile uyuştuğunu, diğerlerinin de az çok çağrışım yaptığı noktalar olduğunu söyleyebiliriz. Böylece İsa ve mit kahramanı, mitoslar ve kitabı mukaddes arasında da bir bağlantı kurmuş oluruz.



[1] Matta, s:7
[2] Bu noktada “ihanet” kelimesini kullanmanın doğruluğunda çekimser kalıyorum. İsa’nın bütün insanlık için ödediği kefarete bir bedel de olabilir belki Yahuda’nın “ihaneti”. Fakat yine de incile sadık kalarak ihanet diyeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder